27 Aralık 2011 Salı

ağaç

ölümden bahsetme sevgilim
uzak şehirlerden ve gidemediğimiz deniz kıyılarından da bahsetme, dönüp dolaşıp birbirimize akacağız nasılsa.

fotoğraflar bir yangını anlatıyor gibi sapsarıdır gününde, mutluluk bir rüyanın yanlış yorumlanmasıdır, olamaz mı?

rüyalardan bahsetme sevgilim
yokluk bir ip gibi boynumuzda sallanırken
dünya kendini dönüyordur aslında


msd/ankara2011 kış

26 Aralık 2011 Pazartesi

ihtimal

ayrı bir dünyayı düşünüyorsun, gözünün arkası kadar uzak, duyamadığın her ses kadar yabancı, utandığın her huyun kadar yazık zamanların dünyalarını. aynı rüyayı üstüne devrilmiş bir ağaç gibi sayıklıyorsun.

sanki bu döngünün mevsimlerle bir alakası varmış, sanki duvar gibi soluksuz, baykuşlar ormanlarda huzurluymuşlar gibi hissetmeyi seviyorsun.

sanki biraz üstüne gelsem...
bu saçmalığı istediğini söyleyecekmiş gibi bakıyorsun.


26aralıkikibinonbir
ankara

17 Aralık 2011 Cumartesi

Simdi birbirimize sözler vereceğiz
Bir daha hicbir sözümüzü
Tutmayacağımıza söz verdiğimizi bile bile

16 Aralık 2011 Cuma

hiç
yoktan
iyi
dir

29 Kasım 2011 Salı

deniz

bir şiir vardı hatırlar mısın? derdi ki;
'gözlerinden gözlerinden öperim,
bir umudum sende,
anlıyor musun?'*

açılırken sabah alacası pencerelerin ardından
gelip karşıma dikiliveren suretin
hiç eskimeyen o hayalin etrafında rengarenk dağılıyor...
hiçbir umudum kalmadı belki de sende
ama
gözlerinden (hasretle)öperim sevgilim..

nurun söylemezoğlu

22 Kasım 2011 Salı

mirkelam dinledim... geçti.

15 Kasım 2011 Salı

Bahçeli Rivayet

siz bu kadar çok muydunuz, kimseniz yok mu
- ara sıra benzemek ister ya insan birine -
nasıl böyle kendinize benziyorsunuz
kimse artık o kadar benzemiyor kendine

bir de benzersiz oluşunuz var ki
ya sizsiniz şu hepimizdeki eksik
ya sizin yerinize çekiliyor gibiyiz
içimize böylece hepimiz birbirimiz

bir de bir bahçe gibi hatırlanma isteği
bir tesadüf de olabilir bir istek de
önemsiz bile olabilir, olmamış bile
olabilir mi, olabilirmiş, bir oluş;
ne demekse bir oluş: elma bir kuyu
kazandırır düştüğü yere, bahçe dağılır,
herkese bir üşüme kalır kendine düştüğünde,
evler yıkılır ve balkon kalır: kötülük
böyle yükseldi!

kötülük böyle yükseldi, siz KAYBOLMUŞ
BİR MEKTUP GİBİ AÇILACAK BİRİNİ ARIYORDUNUZ,
bir davet olan BAHÇEYİ birinde ARIYORDUNUZ
KİMSE KİMSEYİ ÇAĞIRMAZ, HİÇBİRİMİZİN YERİ
YOK, BAHÇE DAĞILMAK İÇİNDİR ŞİMDİ
KALMADIĞI YERDEN: bahçede KÖTÜLÜK YOKTU,
KÜSMEK VARDI, şahaneydi, ama siz
kimseyi küstüremediniz!

KÜSMEK ŞAHANE, SIRADAN ve İYİYDİ
İYİLİĞİN YERİNİ ALAMAYACAK KADAR
SAHİCİ OLABİLİR BAZEN BİR OLUŞ: Anılar
hiç rivayet edilmemiş gibi KORUNABİLİR,
ACI HERKESE YETEBİLİR, BU BAHÇEDE
KUŞKUNUN DA YERİ YOK, ne çıkar, şüphedeyim
dese de biri, olsun yine aldanacak bir şeyler çıkar,
unutulanlarsa BİR KEZ OLSUN HATIRLANMAKLA
yine UNUTULURLAR, ŞAPKASINDA
KİRAZ OLMAYAN BİR ÇOCUK BİLE HATIRLAR
yazın bahçeyi dağıttığını, ama siz eski kirazı
gönderdiniz büyüdüğü bahçeye, bilseydiniz
KÖTÜLÜĞÜN TATİLE ÇIKMASINDAN DAHA KÖTÜDÜR
GERİ DÖNMESİ, üstelik herşey dağılırken
iştah uyandırır kirazın biriktirdiği: KÖTÜLÜK
BÖYLE DÖKÜLDÜ!

KÖTÜLÜK BÖYLE DÖKÜLDÜ, BENİM GÖZÜMDEN
KAÇAN BİR BULUT SİZDE YAĞMURA SIĞINDI,
şüphedeyim hala, benim hikayem bu
kadardı, YAĞMURA KADARDI, HEM BAHÇEYİ
TUTUŞTURACAK KADAR ATEŞİ YOKTU KİMSENİN,
hem çoktunuz başka bahçeler gibi
KİM KİMDEN KAYBOLSA BİR BAHÇE YAYILIR
ATEŞ GİBİ, nerde bir bahçenin süslendiğini
görseniz, BİLİN Kİ BAŞKASININ BAHÇESİ KÜL
ALTINDADIR, BU BENİ BOĞARDI, KİRAZI BOĞARDI, GÜL
BİLE
BOĞABİLİR BİR BAHÇEYİ: ELMAYI SAYMIYORUM!

elmayı saymıyorum, onun açtığı kuyularda
boğulanları da saymıyorum, ANLADIM ÇOKTUNUZ
ve GİTGİDE AZ GELİYORDUNUZ KENDİNİZE
EN ÇOK KİM VARSA SİZDE, şimdi en çok
kimseniz ondan bakın, onun gibi bakın bize
ya sizsiniz bakıyoruz yüzyüze
YA SİZSİNİZ HERKES KENDİ YÜZÜNE

bahçeyi sizden bildim, SİZDEN İNDİM
ELMANIN AÇTIĞI KUYUDAKİ ŞİDDETE,
TADIM YOK SİZDEN DÖKÜLDÜM, sizden
toplandım, DAĞILMADIM ki HİÇ: TERKETSENİZ DE
KİRAZ BAHÇEDE KALMALIYDI, kırdığınız ne varsa
bir PARÇASI BENDEYDİ, SİZİ BİLDİĞİM KADAR
BİLİYORUM ŞİMDİ DE: BENİM SİZDEN BİLMEDİĞİM
TEK ŞEY AŞK OLDU!

insan BAĞIŞLAMAK İÇİN SEVİYORSA BİRİNİ
SEVDİKÇE BAĞIŞLAMAZ MIYDI KENDİNİ DE
YOKLUĞUN BAHÇESİ BÖYLE DERİN
RÜZGAR BÖYLE GİRMİŞKEN İÇİMİZE
TERKEDİN İÇİNİZDEKİ KALABALIĞI ve SÖYLEYİN


SİZİN KİMSENİZ YOK MUYDU

(Eskiden Terzi 1991 - 1994)

Haydar Ergülen

8 Kasım 2011 Salı

üç

uzun bir yola çıktığımızı düşünebiliriz ya da sadece kaçtığımızı. kendimizden, evlerimizden, sokaklardan, yokluktan ve kedilerden kaçtığımızı söyleyenler bile olabilir. bütün o kargaşanın ve belirsizliğin içinde günlerce, gecelerce yol alabiliriz. ucuz yol otellerinde, sahile yakın parklarda ve harabelerde sabahlayıp, dünyaya haddini bildirmek için çirkin planlar yapabiliriz. en hatasız, en makul hallerimizi anlatırız yabancılara,sana ettiklerim yanıma, bana söylediklerin yarına kar kalır. yolu ve umudu tüketiriz yeni dünyalarımızın peşinde...

uzun bir oyuna başladığımızı düşünebiliriz ya da sadece başa döndüğümüzü. soğuktan, arkadaşlardan ve kalabalıktan kaçtığımızı söyleyenler bile olabilir. bütün bu ihtimallerin peşinde yıllarca, ülkeler boyu yol alabiliriz.

öyleyse... oyuna devam...

msd/kış ikibinonbir
gemlik

5 Kasım 2011 Cumartesi

iki

üzerine bir ağaç devriliyor
dallarından ve köklerinden bir
yeni hayat yaratıyor kırgınlık
sana sorular getiriyorum akşam üzer'leri
saman kağıdından sigaralar sarıyorsun boşluğa doğru
ağacın dallarından nefes sesleri uçuşuyor
uzaklığın
bir geminin limanda batmasına benziyor
üç eşit adımda giriyorum şehre
katiller
fahişeler
ve
sokak çocukları
iskelelerde
olacakları bekliyor
sana uykular getiriyorum mevsim önceleri
sakinliğin
bir evin yıkılmasına benziyor


msd/ikibinonbir
gemlik

bir

bu sene böyle geçsin
sonrakine güneşte kızıl
denizsiz bir kışı terk ederiz
bagajda defterler
kalsiyum ve rakı
yolda
nöbetçi kırtasiyeler
belki kokulu silgilerimiz bile olur
bir virgül gibi batarız ege nin kıyısına



msd/ ikibinonbir
eskişehir

28 Ekim 2011 Cuma

belki

ormanda 8 korkak gücünde
şehirde tam bir bey' fendi
kar kızakları gibi vidasız
kötü yazılmış şarkıların ahı mı tuttu bizi
ne dersin?

sormak için erken
uyumak içinse aydınlık

mutluluk
muhtemelen
zarife nin öğlen uykusu gibi
bi’ şeydir


mevsim güzel
gözler kapalı
yama yapıyoruz geleceği düne
maceralar borçlu başlıyor

ziyan edilmiş sabahlar mı
dertsiz tasasız kediler mi
bu
aramızda mayınlı
bir sınır gibi uzanıyor




mevsimin suçu yok
insanlar endişeli
uzun bir zamanı anlatıyor
di' si geçmiş haylazlıklar


ormanda 3 ısırgan gücünde
evde tam bir haysiyetsiz

doğruyu söyleyenin dili taş oluyor

mutsuzluk belki de
çayın soğuk oluşuna benziyor...




msd
bahar sokak/ankara 2011

21 Ekim 2011 Cuma

al, fa, be

bu şehrin arkası
yaz
yüzümüzün eskimesi de cabası
sabah ve akşam
günün rasgele bir saati

oyalanıyorsun

't' yi unutmayım diye

ben senin alfabenin
başka harfine
aşığım
bilmiyorsun



mustafa
ankara/ikibinonbir

17 Ekim 2011 Pazartesi

yağmur mu?

dedi ki:
şehre çok yağmur yağacakmış bu yıl
kuşlar daha alçaktan uçacak
uçaklar rötarlı inip kalkacaklarmış alanlara

böyle zamanlarda biz
öylece ıslanacakmışız sokaklarda
kader de, farabi de ve başkalarının
ankara larında...

msd 2011
bestekar/ankara

6 Eylül 2011 Salı

yazsak
söylesek
konuşsak

incir yaprakları gibi
kokuyorlar ama
ya baktığım yerde
yoksan...

ne fark eder
yazsak
söylesek
konuşsak

30 Ağustos 2011 Salı

seni seviyorum

16 Ağustos 2011 Salı

Bitirdin dilek kutundaki sessizlikleri
Cok özlediydin de söyleyemediydin ya hani
Öyle yalniz da kalabilirsin kim bilir


Sen yine de yitirme sözleri

15 Ağustos 2011 Pazartesi

belki bu gece bir ihtimalin peşindeyizdir
olmadık,olmayacak bir şeyleri kurşun hizasında tutuyoruzdur

10 Ağustos 2011 Çarşamba

yaz oldu

ne tuhaf, gittiğini anladığımda yaz oldu.
terkedilmek, bir bilmeceyi çözmekten
daha kolay çoğu zaman...

ne tuhaf...

yok ki uğurlu bir yıldızı bu hikayenin,
sene başı nöbetleri gibi,
okuldan sıkılmış çocukların...

ne tuhaf...

gecelerimiz ve ayrı şehirlerimiz oldu
çocuklarımız ve sokak başlarımız
yüzmeyi öğrettiğimiz ayrılıklarımız

ve

her defasında saklanıp yaktığımız yapraklarımız da
oldu

ne tuhaf...




msd/kader sokak 2011 yaz