28 Mart 2012 Çarşamba

en azından bir barda karşılaşabilirdik ya da bira filan..

27 Mart 2012 Salı

tartışmasız malubiyetler serisi vol. no: I

'Mutsuzluk durgun bir akşam üzeri, güneşin az önce batması, dünyanın ışıksız tarafında kalmak gibi bir şey olsa gerek.

Sokaklarda yürüyebilirdik, aynalarımız ve kasım aylarımız, baharı biraz geçen hırkalarımız da olabilirdi. Olmadı. Üzülme; bir çok şey olmaz zaten, olan bir çok şey gibi... Git uyu, üstünü sıkı ört, hiçbir şey için tutuklu değilsin şehirde. Bunca orman yangını ateşin düştüğü yeri yaktığının en açık kanıtıdır. Çocuklardan balon çalan palyaçolar, elektrikli sandalyeler, aşk mektupları, intihar eden kutup ayıları, herkesin bildiği sırlar görmüş bir dünyada yaşıyoruz neticede.

Çok sıradan şeylerle öyle çok suçlanırsın ki; apartmanı ateşe verip komşuları öldürmeyi düşünmekten huzursuz olmamaya başlarsın. İtham, potansiyeli ortaya çıkarmanın en keskin yoludur, anla bunu. Üçüncü Dünya Savaşı' nın kız meselesi yüzünden çıkmayacağının garantisini hangi stratejist verebilir? Herhangi bir kelimeyi 50 kere peş peşe söyle, sonra bu önermeyi tekrar görüşelim.

Uykusunun en derin yerindeki canlıyı bağır çağır, itiş kakış uyandırabilen insan yarı yarıya katildir, biraz din adamı, biraz asker, ucundan muhasebeci, akar-yakıt zammı, sabah haberleri, bir miktar ihanet, biraz öğretmen, biraz da devlettir. İntihar etti diye kutup ayısının cenazesine iştirak etmemek, inan bana büyük edepsizliktir. Ölü bir ayıya bunu yapabilen adam gelini düğünün ortasında terk edebilir ya da halayın en hızlı yerinde bütün salonu ateşe verir..

Belki de mutsuzluk gerçekten güneşin az önce batması gibi bir şeydir. Tartışmasız bir malubiyetin anlamını en iyi, tarih olmuş meslek erbapları bilir. Otobüs şoförleri için toplu taşıma toplu bir bunalma biçiminden ibarettir.

Ve çocuk; Üstünü sıkı ört, baharlar sadece insanoğlu için romantiktir. Şu raftaki defteri yak, ardından ismimi 50 kere peş peşe söyle; Şerafettin Nami, sonra bu kundaklama işini tekrar gözden geçirelim. '


msd/2012 ankara

*Hayat Dublör Kullanmak İçin Çok Kısa isimli hikayeden.

25 Mart 2012 Pazar

23.04

‘Ateş böcekleri, çekirge baskınları, talan viran şehirler, kıtlığa mahkum bir yazın kaybedecek bir şeyinin kalmadığı yerde pazartesi toplantısı yapıyor, bildikleri o çok mühim gerçeği açıklayabilecek bir kısadalga yayın yanlarından sessizce sıyrılıyor… Gariptir; bu kargaşada hiç bir kanat hiç bir yaralanmaya sebep olmuyor..
Filler ve köşe başında nöbet saatini kurmakta olan aksak bekçi olup bitene seyirci kalıyor, gece saat 23.04, böylece kalabalık sokağı geçiveriyor. Yağmur, kar yağdığında ne yapacağını düşünürken köşe başından bir çocuk diğerine bağırıyor, harfler ve tonlama doğru raya oturmadığından aksak devletin şiddet hissi alevleniyor… Arka sokak sağa sola kaçışan çocuklarla doluyor…’

msd/2012
‘aşk bunları biliyor mu?’ adlı hikayeden…