18 Ocak 2012 Çarşamba

HRANT

ölülerin kemikleri sızlamaz
üzülmeyin boşuna
onlar
onursuzluk düzeninden
kurtulup, insan olarak devam edebilecekleri, istedikleri dili konuşabilecekleri, en azından sırtlarından bir kere daha vurulamayacakları bir yere gitmişlerdir çünkü.

çünkü;
gidilecek her yer çocuklarını koruyamayan, başka çocuklardan korunması gereken çocukları olan bir yerden, bir akılsızlık ülkesinden, vicdansızlık ikliminden, iki yüzlülük gerçeğinden ve faşizmden iyidir. insan gibi yaşamak birilerinin bahşedeceği bir hak değil, devletin vatandaşına karşı ödevidir. vatandaşlarını mutlu edemeyen devlet acilen milletin başından defedilmelidir. toplum onurunu ve vicdanını temizlemeli, gerçekleriyle yüzleşmelidir.

temeli adalet olması gereken mülk' ü parayla alakalı birşey zanneden yönetim, mülk ile anlatılmak istenen şeyin toplum olduğunu bilemeyecek kadar aç gözlüdür, cahildir, kördür ve bütün ''insana rağmen'' ciler gibi katildir.

böyleyiz

çünkü bizler,
namus için öldürür, aşk için döveriz!
ermeniyi vururuz
kürdü bombalarız
annenin konuştuğu dilde düşünme diyebiliriz mesela insanlara
çünkü biz türküz
çoğunluğuz
gerekirse kalan 100 binini de gönderebilecek bir başbakan tarafından yönetiliriz
bakanlarımız hırsız, öğretmenlerimiz cahil, imamlarımız faşist, sanatçılarımız terörist, heykellerimiz ucubedir.
okullarımız çürük, kitaplarımız saçma, internetimiz yavaş, benzinimiz pahalıdır.
bayrağımız kıymetli, pasaportumuz değersizdir. amerika' ya vize alabilmek için günlerce stres yaşayabiliriz, ağzımızla kuş tutsak gezmeye bile gidemeyeceğimiz ülkeler vardır ama afrika' nın yarısına vizesiz gireriz...

yazacak çok şey var, asla bitmeyecek kadar çok, sadece utanıyorum, bu ülkeyi insan olan herkes için yaşanmaz hale getirenlerden korkuyorum, polisten korkuyorum, devletten korkuyorum, yazı yazmaya korkuyorum, meydanlarda toplanmaya korkuyorum, ermenilerden korkuyorum, kürtlerden uzak duruyorum, fransızlardan tiksiniyorum, artık düşünmüyorum, okumuyorum, merak etmiyorum. devlet benim yerime düşünüyor, konuşacağım dili seçiyor, yaşayabileceğim yılları tayin ediyor, kıllanırsa öldürebiliyor, yazabileceğim konuları belirliyor, izleyebileceğim filmleri seçiyor sağolsun,konuşabileceğim başlıkları veriyor, fazlasını cezalandırıyor, hatta devletin o kadar büyük kulakları var ki, pensilvanyayı dahi yanı başındaki beni duyduğundan daha iyi duyabiliyor.

ben meyhanede, devrim dediğim zaman gözümü içeride açarken birileri her akşam sohbet düzenleyebiliyor, kimin vatan haini kimin vatan evladı olduğuna karar verebiliyor. emniyete amir atıyor, davaya hakim atıyor, memlekete rektör, adalet bakanı, başhekim, çöpçü, ilçeye molla ataması yapabiliyor..

onurumuzu, insanlığımızı sırtından vurdunuz tamam, vicdanlarımızı içeri aldınız, tamam. dillerimizi yasakladınız, tamam. Vurdunuz, topluca gömdünüz, örgüt kurdunuz, yargıladınız, kaçırdınız, zengin oldunuz, gazeteci oldunuz, patron oldunuz, asker oldunuz, cumhurbaşkanı oldunuz, başbakan oldunuz, hain oldunuz, kahraman oldunuz, az' dınız güya ama artık çok oldunuz...

Nedim Şener;
Ben Hrant' ın olmadığı her yerde konuşurum çünkü o artık konuşamıyor dedi,
insan onurunun yaşadığını, bir gün bütün bunlardan sizin de zararlı çıkacağınızı anlayamadınız mı hala?




adalet mi?
evde yok canım o, evde arama var, kendisi tutuklu!


m.selçuk dönmez
ankara/2012

16 Ocak 2012 Pazartesi

şimdiki zaman' da kimsen, geçmiş zaman' da o oluyorsun. eski ile problemini çözeceksen eğer, şimdi onunla barışmaya çalışmak daha mantıklı değil mi? şimdi dediğin her an aslında an(ı)nda geçmiş oluyor, böyle bir genişlik içinde, şaşırıp kalmakta haklı insanoğlu. zaman yakalayabileceğin,tartabileceğin, başa sarıp sona atlayabileceğin bir şey değildir, onunla yaşayabilirsin sadece... hepsi bu. içinde bulunabilirsin, savrulabilirsin, yavaşlayabilirsin ya da hızlanabilirsin ama asla dışardan bakamazsın ona, mecburen dahilsindir çünkü.

o yüzden;
bu mutsuzluk bitsin istiyorsan şimdi söylemeyi düşünmek en iyisi, yoksa; sonsuza kadar susmuş oluyorsun zaten.

ankara/ocakikibinoniki